22 Aralık 2013 Pazar

Geriye Dönüp Baktınız mı Hiç?

Uzun zamandır yazamıyordum malum hayat koşuşturması..!
Bugün sosyal medyada, üniversiteden bir arkadaşımla rastgele karşılaştım. Profil fotoğrafını görünce çok duygulandım, 8 yıl öncesine gittim bir anda...

Sene 2005, İzmir
Üniversiteye yeni başlamışız, herkes yaşadığı yerden ayrılmanın verdiği buruklukla, yeni bir hayata başlamanın çekingenliği arasında sıkışıp kalmış. Gergin bakışlarla etrafa bakıyor, kendine en yakın bulacağı insanla kaynaşma çabası içinde... Kimisi sevgilisiyle konuşuyor, kimisi annesiyle, kimisi de yeni arkadaşlarıyla tanışmaya çalışıyor.
Yurtta kalanlar bilir, gurbetteyken oda arkadaşın senin ailendir, tek dayanağın belki de... Ben de bugün oda arkadaşımın sosyal medyada profilini gördüm tesadüfen... O zamanlar sabahtan akşama kadar konuştuğu bir sevgilisi vardı, baktım 10 gün önce nişanlanmış, hatta İstanbul'da yaşıyormuş; burnumun dibinde... İçimi bir anda duygu yükü kapladı...

Mesaj attım, konuştuk biraz eskilerden. 3 yıldır İstanbul'daymış, birbirimizden bihaber...Mezun olma telaşı, sınavlar, stajlar, iş arama süreci derken herkes kopmuş gitmiş bir yerlere...

Zaman, her şeyini paylaştığın her daim yanında olan insanı bile unutturabiliyor bazen... Çünkü biz "hayatta kalma çabası"  içindeyken, hayatımızın diğer yarısını unutabiliyoruz bazen... İnsan olan yanımızı...
Sınavlarda başarılı olma çabası, iş arama süreci, iş yerinde terfi olma derdi, bitmeyen toplantılar, yetişmeyen işler, sonu gelmeyen sunumlar ve raporlar derken... İyi bir konuma gelip, sözde mutlu olmak adına,  kendimizi giderek daha da mutsuzluğa ittiğimizin farkında değiliz maalesef...

Son zamanlarda mutluluk başarıyla eş değer görülmeye başlandı, yeni sistem bize bunu sundu belki de... Ama çok değil bir kaç yıl öncesine baktığımızda, o kadar küçük şeylerle mutlu olduğumuzu farkedince asıl hüzün orada başlıyor işte... Giderek kendimizi yalnızlaştırdığımızı, duygusuzlaştığımızı farkettikçe gerçek tokat gibi yüzümüze o anda vuruyor işte...

Biz büyüdükçe dünya kirleniyor, insanlar ruhsuzlaşıyor, bencil ve mutsuz bireyler olarak yaşam savaşı verenlerin sayısı giderek artıyor. Oysa eskiden kağıt bardaklarda sıcak çay alıp, çimlere oturup amaçsızca gülmek nasıl mutlu ederdi bizi... Şimdilerde ise mail kutumuzun temizlenmesi mutlu eder oldu bizi...
Haftanın beş günü, kalan diğer iki günü düşünerek mutlu olmaya başladık çoğumuz...

Üniversite yılları insanın en masum olduğu zamanlardan biridir, en özgür, en huzurlu... Yıllar sonra o zamanlardan biriyle karşılaşmak ufak da olsa bir umut ışığı oldu bende, yüzümü hafif bir gülümseme kapladı. Belki de masumiyet kaybolmamıştır hala bu şehirde?