31 Aralık 2012 Pazartesi

Sofistike Bir Yeni Yıl Tebriği

Bugün 31 Aralık 2012...
Yine koskoca bir yılı geride bıraktık. Yine bir dünya şey sığdırdık geçirdiğimiz 365 güne...
İşin garibi kısa süre sonra hepsini unuttuk. Acısını da, sevincini de, mutluluğunu da, hüznünü de hepsini unuttuk...

Zaman mı nankör biz mi nankörüz bilmiyorum ama, biz bugünlerde mutluluğumuzu da acımızı da unutur olduk... Son yıllarda ne mutluluğumuz mutluluk, ne de hüznümüz hüzün... O kadar hızlı tükettik ki her şeyi resmen anlık yaşar hale geldik...

Zaman geçti, biz anılarımızı anlara sığdırdık, anlar geçti biz her şeyi unuttuk...
Dün ölüyorum dediğimiz şeyler için bugün iyi ki yaşıyorum dedik...
Çok değil kısa bir süre önce iyi ki varsın dediklerimize ise, bugün olmaz olsun dedik...
Dün milletçe birbirimize kenetlenmişken, bugün birbirimize düştük.
Dün çok sevdiklerimizden bugün nefret ettik...
Öyle ya da böyle yine koca bir yılı geride bıraktık... Ve en kötüsü yine her şeyi unuttuk...

Gözünüzü kapatın ve geride bıraktığınız bir yılı düşünün... O yıla neler sığdırdığınızı... Geçen zamanda kimleri kaybettiğinizi, kimleri kazandığınızı, neleri başardığınızı ya da ne hüsranlara uğradığınızı...

Şimdi 2013'e girmeye saatler kala, yeni başlangıçlara adım atmadan, kendi kendinize bir söz verin. 2013 benim yılım olsun diyin, geçmişte unuttuklarınızı bugün kendinize tekrar hatırlatın...
Ve yeni bir 365 güne merhaba diyin...

Umut ve sevgi dolu bir yeni yıl olması dileklerimle...


17 Aralık 2012 Pazartesi

Sevgilimden Ayrıldım Yenisi Nerede?

Biten bir ilişkinin ardından hemen yenisine başlama telaşı son dönemlerde etrafımdaki bir çok kişide gördüğüm, yeni nesil ilişkilerin en büyük sorunu. Hatta bunun bir adım ötesi daha var o da yenisini bulmadan bir öncekinden ayrılmama durumu...
Son zamanlarda ilişkileri devam ederken birbirleri için "Çok seviyorum, ölüyorum, bitiyorum" diyen çiftler, ilişkileri bittiği anda garip bir şekilde "Hayat devam ediyor, yenisi gelsin" moduna giriyor.


Ben bu kişilere doğal olarak "E hani aşkından ölüyordun?" sorusunu sormadan edemiyorum.
Çünkü bir insanı sevmek, onunla bir hayatı paylaşmak bu kadar değersiz ve ucuz olmamalı.
İnsanın karşısındakine olan saygısını geçtim, kendisine bir saygısı olmalı diye düşünüyorum.
Nihayetinde ilişkinin sonucu ne olursa olsun, bir süreliğine de olsa iki kişinin ortak paydada bir hayat paylaşımı var... Bu paylaşımın etkileri yeni nesilde bu kadar çabuk geçiyorsa eğer onların o "büyük aşkları"ndan şüphe duyarım açıkçası.

Anlamadığım şey şu aceleniz ne? Bir durun, nefes alın... Biten ilişkinizi bir sindirin, gözden geçirin, ilişkideki doğruları yanlışları bir kefeye koyun, ders çıkarmaya çalışın, kendi hatalarınızı belirleyin ve bir sonraki ilişkide yapmamanız gerekenleri irdeleyin.
Neden bu telaş? Bu kadar mı düşkünsünüz bazı şeylere? Hayatınızda bir erkek/kadın olmadan yaşamınızı sürdüremiyor musunuz?

Evet kabul ediyorum hayat devam ediyor, evet kabul ediyorum biten ilişkilere çakılıp kalmak anlamsız... Ama yine söylüyorum bir nefes alın. Yanlızlıktan bu kadar korkmayın, biraz kendi halinizde kalın, biraz kafanızı dinleyin. Karşınıza ilk gelenle birşeyler yaşamaya kalkışmayın.

Zaten bu yüzden değil midir ki son zamanlarda artan çarpık ilişkiler?
Başladığı gibi biten aşk hikayeleri...
Yine bu yüzden değil midir ki giderek duygusuzluğun artması, sadece cinselliğin ön plana çıkması?

Unutmamak gerekir ki mutluluk karşı cinsin bedeninde değil, kişinin kendi ruhundadır...


7 Aralık 2012 Cuma

Garip Bir Aşk Hikayesi

-"Seni seviyorum, ama olmuyor..." dedi çocuk...

Bir hikaye daha son buldu anlamsızca... Ayrı yollara, ayrı hayatlara, ayrı aşklara yöneldiler sessizce...
Sonrası sessizlik oldu, koca bir sessizlik.
Ne kız baktı arkasına, ne de çocuk geri döndü pervasızca... Garip bir kabullenişti belki de onlarınki umarsızca...

Garip bir aşk hikayesiydi bu, bir anda başlayan ve bir anda son bulan. Her şey o kadar hızlıydı ki aslında, bir başkasının yıllara sığdırabileceği yaşanmışlıkları, onlar o kısacık zamana sığdırdılar...
Aceleleri var gibiydi sanki, "o malum zaman" gelmeden önce her şeyi yaşamak ister gibiydiler belki de...
O kısacık zamana neler sığdırmadılar ki; aşkı, öfkeyi, hayal kırıklığını, heyecanı, paylaşmayı, şefkati, merhameti hepsini birbirlerinde buldular...
Ama her aşk gibi onlar da çabuk tükettiler birbirlerini, sevgilerini, hayallerini...

Mutluydular aslında, çoğu zaman birbirlerinin gözlerine bakıp susarlardı, "kelimeler kifayetsiz kalıyor" derler ya işte öyle bir şeydi onlarınki... Kelimeler yetersiz kalıyordu sevgilerini cümleye dökmeye...Onlar da hiçbir şey söylemiyordu bu yüzden sadece nemli gözlerle bakıyorlardı birbirlerine dakikalarca...

Neler yaşamadılar ki birlikteyken...
Yeri geldi, kalabalığın ortasından sıyrılmak için yaşlarına aldırış etmeden el ele tutuşup kahkahalar atarak koştular, yeri geldi bir bankta ayaza karşı sabahın 4'üne kadar oturdular, yeri geldi mehtaba karşı rakı içtiler, yeri geldi birlikte araba kullandılar, yeri geldi trafikte kırmızı ışıklarda tutkuyla öpüştüler, yeri geldi insanlar umurlarında olmadan gecenin bir yarısı bir parkın ortasında birbirlerine sarılıp gözlerinin içine bakarak dans ettiler...

Bu romantik çift nasıl ayrılır diyorsunuz değil mi? Birbirini seven iki taraf varken bir ilişki nasıl yürümez, nasıl olmaz diyorsunuz belki de...Ama bazen sadece sevmek yetmiyor derler ya işte öyle bir şeydi onlarınki...

Olmuyordu işte uymuyorlardı birbirlerine... Hayalleri, beklentileri, hayatları, değerleri, sevgi anlayışları farklıydı...
İki farklı hayatı bir hayat yapmayı başaramadılar işte...
Çok kısa zamanda başladılar kavgalara, anlaşmazlıklara, içinden çıkılmayan öfke nöbetlerine... Tükettiler birbirlerini, sevgilerini...

Bazen birbirlerine bağırırken kız dayanamaz dudaklarına yapışırdı çocuğun sussun diye, gözyaşları içinde öperdi onu içinin acımasına aldırış etmeden.
Bir başka tartışmada ise çocuk özür diler uzamasın diye başını kızın omuzuna yaslardı... Çoğu zaman kız "Yoruldum" derdi başka tek kelime etmeden... Dururlardı öyle saatlerce konuşmadan... Kırgınlıklarını onarmaya çalışırlardı o sessizlikte usulca...
Ama onaramadılar...

Diyorum ya o kadar hızlıydı ki her şey, birbirlerine olan sevgileri bitmemişti aslında ama bitmesinden korkuyorlardı belki de... Saygısızca, kavga kıyamet bitmesinden korkuyorlardı...
Oysa ne çok söz vermişlerdi birbirlerine, daha yaşayacak ne çok şeyleri vardı... Ama dedim ya uymuyorlardı, onlar iki farklı bedeni tek bir beden yapmayı beceremediler...

Gerçek aşk da bu değil midir zaten? Bir elmanın iki yarısı olabilmek...

Çocuk gözlerinde yaş "Beni iyi hatırla" dedi, kız ise hıçkırarak "Hoşçakal"...
Sessizce uzaklaştılar...