28 Mayıs 2012 Pazartesi

Huzur Şehri İzmir


Uzun zamandır düşünüyordum ilk yazımın konusu ne olmalı diye...
Bu sabah gözlerimi yine yağmurlu bir İstanbul sabahına açınca dedim ki kendi kendime neyi düşünüyorsun tabi ki İzmir olmalı...
İlk yazımın İzmir olması İzmir hakkında son yazım olduğu anlamına gelmiyor tabi daha çok okursunuz İzmir yazılarını benden...

Mayıs ayının sonlarına gelip hala bu havayı görmek malum moral bozuyor insanda ve daha Nisan ayında insanın içini ısıtmaya başlayan İzmir'e olan özlem kat be kat artıyor. Sabah uyandığınızda hadi bu sabahta Alsancak Kordon'a gidip denizden yüzünüze vuran rüzgar eşliğinde kahvaltı edelim diyebilirsiniz mesela. Gittiğinizde daha sabahın 11'i bile olsa patates bira kombinasyonu yapan insanları göreceksiniz yadırgamayın şimdiden söylüyorum. Alkol için özel bir saat yoktur İzmir insanında, her gün her saat içilebilir.


Vapur sesleri, insanların gülen yüzleri, muhtemelen birkaç kahkaha atan genç kız eşliğinde yeşil ve mavinin birleştiği ortak noktada çayınızı yudumlayabilirsiniz. İzmir insanları genelde hep mutludur. Suratsızına nadir rastlanır...Bir yol sormaya kalkışsanız "Hadi gel bırakayım seni" diyen olursa hiç şaşırmayın. 

Bunun dışında İzmir Belediyesi takdir ettiğim nadir kurumlardan...Şehre değer verildiği o kadar belli oluyor ki anıt ve heykellerle bezenmiş caddelerinden, yemyeşil çimlerinden, tertemiz sokaklarından ve olmazsa olmaz palmiyelerinden...



İzmir bana hep huzur vermiştir. Gökyüzünün mavisi, güneşin denize vuran yansıması ve o muhteşem bahar havası...İzmir'e bir gelen bir daha geri dönemez demişlerdi inanmamıştım. 5 yıllık okul hayatımdan sonra geri dönmek "zorunda" kaldım ama gelin bir de bana sorun neler hissettiğimi. 2010 Haziran ayında temelli bağlarımı kopardım ama bu bağlar sadece fiziksel anlamda koptu.

İzmir'de yaşamayan anlayamıyor bu bahsettiğim "bağların" ne olduğunu haliyle...Bir gün yaşama fırsatını inşallah yakalarsanız ve beni daha iyi anlarsınız.
Bu İzmir yazısı başlangıç yazısı olsun. Daha sadece Kordon'da kahvaltı ettik bunun öğle yemeği var, akşam yemeği var, nargile-kahve keyfi var, çimlerde oturup tabu oynaması var.. Narlıderesi var, Karşıyakası var, var da var...

Ha bir de aşkları var. Durun o da diğer yazıda...

Gününüz aydın, yüzünüz parlak olsun ;) 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder