31 Mayıs 2012 Perşembe

Yasaklar Ülkesinde Kadın Olmak

Türkiye'de kadın olmanın yine içimizi burktuğu günlerdeyiz...

Herkesin bildiği üzere toplum yapısı olarak ataerkil bir geçmişe sahibiz kabul, ama gün geçtikçe bu yapıyı fırsat bilen, kendi lehine kullanan zihniyetler artmıyor değil. Gün geçmiyor ki saçma bir gündem konusu, ağzımızı açık bırakacak bir haber almayalım.
Hepinizin de bildiği üzere son bir haftadır ülke gündemini tepe taklak eden, muhteşem beyinlerden çıkma yaratıcı konumuz "kürtaj".

Kürtaja gelmeden önce yasaklar ülkesindeki kadın profiline şöyle bir göz atalım derim ben.

Kırsal kesimlerde kız çocuklarına ve kadına olan bakış açısını az çok hepimiz biliyoruz.
Kadın, erkeğin ihtiyaçlarını karşılamak için, daha kendine bakmaktan aciz olan erkeğin "yaşamını devam ettirebilmesi" için dünyaya gelmiş gibi algılanıyor bizim ülkemizde...
Söz hakkı tanınmayan, fikri sorulmayan, her gün şiddete maruz kalan, fiziksel şiddetin olmadığı günlerde hakarete maruz kalan kadınlarımız...

Buradaki hedef kitle kim diye soracak olursanız eğer...
Daha yeni doğmuş kız çocuğunu değersiz gören, kendi çocuğunu, kendi parçasını hor gören bir zihniyetten bahsediyorum.
Eğitim hakkı babası tarafından, söz hakkı yaşadığı bölgenin kural koyucuları tarafından, yaşama hakkı kendini bilmez Allah'tan korkmaz kör cahiller tarafından elinden alınan kız çocuklarımızdan, kadınlarımızdan bahsediyorum...

Ne de olsa kadın dediğin gülmez, eğlenmez, akşam dışarı çıkmaz, fazla konuşmaz, çalışmaz, evde çoluğuna çocuğuna bakar, kocasına cevap vermez...
(Ha bu arada metropollerde doğup, büyüdüğü halde hala kırsal kesim zihniyetinde olup kadın dediğin hizmet eder mantalitesinde olan erkekleri de unutmamak lazım.)

Hal böyleyken, zaten durum kötünün de kötüsüne giderken, bir yönlendirici, rol-model olarak alınan, milletin sözcüsü, sürekli göz önünde bir erkek olan sevgili başbakanımızın kadına değer veren açıklamalarda bulunması gerekiyorken "Kürtaj cinayettir!" söylemine şaşırmamak elde değil.

Bu nasıl bir düşüncesizlik, nasıl bir hakimiyet duygusu, nasıl bir cehalet...
 Dur bir dakika önce şu soruyu sorayım..
 Be adam SEN KİMSİN?
Elimizden almadığınız, üzerimizde hakimiyet kurmaya çalışmadığınız tek konu bu kalmıştı değil mi?
Sen kimsin ki benim bir birey olarak özgür kararlarım üzerinde kürsüye çıkıp ahkam kesiyorsun?
Sen kimsin ki zaten toplumda yeterince ezilen, şiddet gören, belki zorla, belki bilgisizlikten, belki de sadece "hata" ile hamile kalmış olup daha sonra bu yükü kaldıramayan kadınlarımıza satır aralarında da olsa KATİL diyorsun.
Zaten kadının üzerinde hakimiyeti olduğu düşünen hödükleri iyice alevlendirip kadının üzerine salıyorsun.


Bir de yetmiyormuş gibi "Sezeryana karşıyım." diyorsun. Yahu sana fikrini sorduk mu? Çocuğumu nasıl doğuracağım da dert mi oldu artık sana. Bir yatak odamıza girmediğin kalmıştı onu da yaptın artık!

Öbür taraftan Sağlık Bakanı çıkıp tecavüze uğrayan kadın doğursun devlet bakar diyor.
Daha devlet sokaktaki çocuklara bakamıyorken, yoksulluk ve sefalet gün be gün artarken, devlet yenilerine nasıl bakacak acaba? Ama durun genç nüfus olsun da torbadan olsun.

Daha devlet teröre müdahale edemiyorken, her gün öldürülen kadın sayısına yenisi ekleniyorken, şehit sayısı son yıllarda en yüksek rakama ulaşmışken, ve sen bunların hiçbirini çıkarıp bu kadar gündem konusu yapmıyorken, doğmamış çocukların mı derdine düştün be adam?

Sokaklarda canlı canlı işkencelere maruz kalıp köşe başında yaşamını yitiren insanlar varken, ve bunların sorumluları dışarıda fink atıyorken, sen kim bilir hangi sebepten karnındaki canlının yaşamına son veren anneyi katil diye suçluyorsun...

Daha fazla devam edemeyeceğim durmak yok yola devam edin...


"Bir uygarlığın seviyesini ölçmek isterseniz, derhal kadının hayat şartlarına bakın." Stuart Mill



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder