7 Eylül 2012 Cuma

Asortiğim Ben Yıaa

Son günlerde artık kış geliyor diye içimi yavaştan bir hüzün kaplamaya başladı...
Malum soğuk havaları sevmem ben. Kat kat giyinmek, ellerini cebinden çıkardığın anda parmaklarını hissetmemek, ayazı yüzüne yiyince yüz felcine doğru adım atmak falan hiç sevmem...

Soğuğu sevmem anlayacağınız, soğuk insanları da sevmediğim gibi.
Mesafesini koruyan, aman biraz karşımdakine uzak durayım da asaletim yürüsün diye kendini kandıran, burnu havada tipleri hep itici bulmuşumdur.
Onlar her ne kadar dışarıdan bakıldığında "cool" göründüklerini sansalar da aslında özünde bildiğin "asosyal" olduklarının farkında değildir bu türler.

Bu tipler kimdir, ne yer ne içerler, neden asosyal gibi görünürler peki?

Bu türün insanları öncelikle yaptıkları her harekete dikkat ederler, toplum içinde elini kolunu nereye koyacağını bildiğini zannederler, sürekli başkalarının düşünceleri ile yaşarlar ve en kötüsü de bir türlü kendileri gibi olamazlar.
Hiçbir zaman kendi gibi olamazlar çünkü hep bir "etraftakiler ne der" telaşı vardır içlerinde. Doğallığın ne demek olduğunu, doyasıya kahkaha atmanın tadını, kalabalık bir caddenin ortasında bir anda koşmaya başlamanın heyecanını hiç yaşamamışlardır hayatlarında... Hep yarım kalmışlardır aslında.

Pahalı mekanlar bu kişilerin gözde yerleridir. Oturup yemek yemelerini izlemek zaten tam bir travma. Düşünsenize bunlar hayatında hiç salaş bir cafede arkadaşlarıyla oturup hiçbir kelime kaygısı olmadan "geyik" yapmamış, her hangi bir diskoya gidip içinden geldiği gibi dans etmemiş, Cardinal Melon'dan başka bir şey içmediği için arjantin bardakta bira içmenin keyfine hiç varamamış...

Kısacası hiçbir zaman "canlı" olamamış. Yaşamış ama sadece nefes alıp vermiş. Kendi gibi burnu havada çevresiyle birlikte, şarap kadehi tokuşturup kendi gibi olmayanları küçümser bakışlar arasında oksijen tüketmiş sadece...

Aslında bu kişileri sosyal yaşama dahil etmek için projeler üretmek lazım derim ben, kendi dünyalarında aslında sandıkları kadar mutlu olmadıklarını göstermek lazım belki de. Hayatın sadece lüks mekanlarda, alışveriş merkezlerinde veya bir dünya kasılmış tipin bir arada bulunduğu masalarda olmadığını göstermek lazım.

Tevazuyu, anlayışı, iyi niyeti, insanları sevmenin güzel duygular olduğunu; yardımlaşmanın verdiği hazzı, işe yarama duygusunun ne demek olduğunu, karşındakine değer vermenin bünyede yarattığı olgunluk hissini anlatmak lazım.

Ne dersiniz bizim dünyamıza gelir misiniz?
En kısa zamanda 5 çayına bekleriz yanında kısırla kurabiye de var...

1 yorum:

  1. Ne güzel ifade etmissiniz.bunlardan cok yani ki 5 cayinada gelmezler bilesiniz:)

    YanıtlaSil